İran’ın başkenti Tahran’da, Donald Trump’ın sivillere yönelik “derhal tahliye edin” çağrısı sonrası, bir aile evlerini terk etmeye ikna edemedi.
Bir birey, ebeveynlerinin sağlık sorunları nedeniyle Tahran’dan ayrılmanın imkânsız olduğunu belirtti:
“Yaşımız ilerledi, çeşitli sağlık problemlerimiz var. Saatlerce trafikte bekleyip, kalabalık şehirlerde temel ihtiyaçların eksikliğini çekmek bizim için mümkün değil. Tahran’dan ayrılmak bir seçenek değil.”
Her iki ebeveyni de şeker hastası olan bu kişinin annesi, son bir aydır şiddetli baş dönmesi nedeniyle evden çıkamıyor; yalnızca yardım alarak yürüyebiliyor. Babası ise birçok kronik hastalıkla mücadele ediyor ve on metreden fazla yürüdüğünde dinlenmek zorunda kalıyor.
Herkes için tahliye mümkün değil
Tahran’da yalnızca bu aile değil, birçok kişi benzer sıkıntılar yaşıyor. Bir kadın, ailesinin Tahran’ı terk etmek istemediğini şu sözlerle ifade ediyor:
“Ailem kendi evlerinde onurlarıyla ölmeyi, yerinden yurdundan edilmeye tercih ediyor.”
Ailesinin ona şu şekilde yanıt verdiği aktarılıyor:
“Eğer evimiz yerle bir olacaksa, biz de onunla birlikte yok olmayı tercih ederiz.”
Başka bir kadın ise şehirden ayrılmanın neden bu kadar zor olduğunu açıklıyor:
“Alzheimer hastası komşularımız var. Tekerlekli sandalyeye mahkûm komşularımız var.”
Gitmeyi seçen ya da imkân bulamayanlar için yaşam oldukça zorlayıcı hale gelmiş durumda.
Gıda ve yakıt sıkıntısı
Tahran’daki bankamatiklerin çoğu boş. Bir kadın, dükkânların yalnızca onda birinin açık olduğunu bildiriyor.
Bir başka sakin, yaşadıkları binada su olmadığını, çatışmalar başladığında su borusunun patladığını ve hâlâ bir tesisatçı bulamadıklarını aktarıyor.
Bir İranlı ise çocuklarını daha güvenli yerlere gönderdiklerini ancak kendilerinin kaldığını belirtiyor; “Sokak kedileri için, yaşadığımız binaların güvenliği için. Allah’ın izniyle bugünler de bitecek,” diyor.
Bahsettiği kediler, şehrin sokaklarında yaşayan ve birçok Tahranlı tarafından beslenen hayvanlar.
Trafik kilit
Tahran’ın nüfusu, neredeyse tüm İsrail nüfusuna eşit. Bu devasa metropolü, yolların kilitlenmiş ve yakıtın karneye bağlandığı bir ortamda terk etmeye çalışmak oldukça zor.
Her sürücüye günde yalnızca 25 litre benzin veriliyor ve şehirden çıkmaya çalışanlar saatler süren trafikle mücadele ediyor. Bazı insanlar, yola çıktıktan sonra benzini bitirip yarı yolda kalıyor.
Birçok kişi daha sakin olan kuzeydeki Mazenderan ve Gilan vilayetlerine kaçmayı tercih ediyor. Normalde üç-dört saat süren Tahran’dan bu bölgelere yolculuk, son günlerde bazı sürücüler için 12 saati aşmış durumda.
‘Trafiği günlerce takip ettik ama yine de tıkandık’
Bir başka sakin, “Son birkaç gündür hep trafiği kontrol ettik, yoğun olmayan saatlerde çıkmayı umuyorduk. Ama sonunda yine ağır trafiğe yakalandık,” diyor.
“Hava dayanılmaz derecede sıcak ve yakıt sıkıntısı olduğu için kimse klima açamıyor. Bazı araçlar yolda bozuldu ya da benzini bitti. Her benzin istasyonunun önünde kilometrelerce kuyruk var.”
Varış noktalarına ulaşmayı başaranlar için de yeni zorluklar ortaya çıkıyor: Kiralık yer kalmamış ve gıda fiyatları fırlamış durumda. Taksiler ise insanları taşımak için yüksek ücretler talep ediyor.
‘Ölünce de çıkıp ‘Size söylemiştik’ mi diyeceksiniz?’
Birçok İranlı, onlarca yıllık baskının ardından, bir gecede istemedikleri bir savaşın ortasına sürüklendiklerini düşünüyor. Tahran’da kalmayı seçen bir adam, “Ne İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ne de İslam Cumhuriyeti bizimle ilgileniyor,” diyor.
Başka bir kadın ise, “Bir yanda halkına değer vermeyen acımasız bir rejim, diğer yanda bizi füzelerle bombalayanlar arasında sıkışıp kaldık,” diye ekliyor. ABD Başkanı’nın tahliye çağrısının, sivillerin ölümünü haklı göstermek için bir bahane olduğunu savunuyor.
Bu kadının Donald Trump’a yönelik mesajı ise oldukça sert: “Sen dünyanın öbür ucundan kalkıp bize ‘Tahran’ı tahliye edin’ mi diyorsun? Ölünce de çıkıp ‘Size söylemiştik’ mi diyeceksiniz?”
