ANKARA (turkiyexhaber) – Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), yayımladığı ekonomi notunda para politikasının hanehalkı tüketimi üzerindeki etkisini, nakit akışı kanalı üzerinden inceledi.
Yapılan çalışma, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde yüksek enflasyonun, konut kredilerine dayalı nakit akışı kanalını harekete geçirerek tüketim üzerinde olumlu bir etki yarattığını ortaya koydu.
Özellikle faiz indirim döngüsü dönemlerinde, sabit kredi faiz oranlarına rağmen, bu kanalın tüketimde artış sağladığı ve 2024 yılı itibarıyla özel tüketim harcamalarına yüzde 6,9 oranında katkıda bulunduğu belirtildi.
YÜKSEK ENFLASYON TÜKETİM ALANLARI OLUŞTURUYOR
Araştırmada, nakit akışı kanalının Türkiye’deki işleyişinin, gelişmiş ülkelerdeki örneklerden farklı bir biçimde ele alındığı ifade edildi.
Gelişmiş ülkelerde enflasyon ve gelir düzeyinin genellikle istikrarlı seyrettiği göz önüne alındığında, nakit akışı kanalının gelir tarafının göz ardı edildiği belirtilirken, Türkiye’deki yüksek enflasyonun gelir artışlarını hızlandırarak konut kredisi taksitlerinin hanehalkı gelirine oranını düşürdüğü vurgulandı. Bu durum, bireylerin harcanabilir gelirinde tüketime yönelik yeni bir alan yaratmıştır.
KREDİ TAKSİTLERİ VE GELİR ARTIŞI KİLİT ROL OYNUYOR
Analizler, nakit akışı kanalının tüketim üzerindeki etkisinin, aylık kredi taksit tutarının büyüklüğü ve ücret artışlarının seviyesine bağlı olarak arttığını gösterdi.
Yüksek enflasyon dönemlerinde gelir artışının, taksit ödemelerinin gelir içindeki payını düşürerek hanehalkına ek harcama imkânı sağladığı ifade edildi. Bu etkinin özellikle 2022 yılından itibaren belirginleştiği ve 2024’te özel tüketim harcamalarına katkısının yüzde 6,9’a ulaştığı gözlemlendi.
Çalışmada, sabit faiz oranlı konut kredilerinin dahi yüksek enflasyonun nakit akışı kanalını tetiklediği vurgulandı. Bu kanal, sıkı para politikalarının tüketimi yavaşlatma etkisini sınırlayan önemli bir etken olarak değerlendirildi.
TCMB’nin bu çalışması, nakit akışı kanalının tüketim dinamiklerini anlamada kritik bir rol oynadığını ve para politikası kararlarında dikkate alınması gerektiğini ortaya koydu.