Azerbaycan Savunma Bakanı Zahir Hasanov’un 19 Mayıs’ta gerçekleştirdiği İsrail ziyareti, iki ülke arasındaki sıkı ilişkileri yeniden gündeme taşıdı.
İsrail Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Savunma Bakanı Israel Katz, Azerbaycanlı mevkidaşına, Hamas’ın 7 Ekim 2023’teki saldırılarının ardından İsrail’e sağladıkları destek için teşekkür etti.
Katz, ayrıca Azerbaycan‘ın Eurovision Şarkı Yarışması’nda jüri oylaması sırasında İsrail’e 12 tam puan vermesinin, iki ülke ve halkları arasındaki “gerçek dostluğun göstergesi” olduğunu ifade etti.
Kafkaslar’dan Orta Doğu’ya uzanan bu ortaklığın temeli, Azerbaycan‘ın 1991 yılında Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını ilan etmesiyle atıldı. İsrail, Azerbaycan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkelerden biri oldu ve kısa süre içinde Bakü’de büyükelçilik açtı.
BBC Türkçe‘ye konuşan uzmanlar, kültürel bağlarla başlayan ilişkilerin zamanla enerji, savunma ve istihbarat gibi stratejik alanlarda geliştiğini belirtiyor.
Günümüzde iki ülke birbirlerini “stratejik ortak” olarak tanımlamaktadır.
Azerbaycan, Hamas’ın 7 Ekim saldırılarından sonra İsrail’in Gazze’de başlattığı askeri operasyonlara rağmen ülkeyi desteklemeye devam eden, nüfusunun çoğu Müslüman olan tek ülkedir.
Her ne kadar iki müttefik, Türkiye gibi bölgesel aktörler söz konusu olduğunda birbirlerinin hassasiyetlerine dikkat etse de, ilişkileri güçlenmeye devam etmektedir.
Kültürel iş birliğinden stratejik ortaklığa
Azerbaycan-İsrail ilişkileri günümüzde enerji ve güvenlik alanlarındaki iş birliği ile öne çıkıyor.
Azerbaycan, Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkeler arasında en büyük Yahudi azınlığa sahip olan devletlerden biridir.
Dünya Yahudi Kongresi’ne göre, Azerbaycan‘da 7 binden fazla Yahudi yaşamaktadır. Farklı kaynaklara göre bu sayı 30 bine kadar çıkmaktadır.
Ferid Şefiyev, Azerbaycan Uluslararası İlişkiler Analiz Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı, Azerbaycan’daki Yahudi diasporasının 1000 yıllık geçmişe sahip olduğunu ve ilişkilerin gelişmesinde önemli bir etken olduğunu ifade ediyor.
Kadir Has Üniversitesi’nden Doçent Doktor Salih Bıçakcı, bu temeller doğrultusunda iki ülke arasında “karşılıklı, uzun süreli ve güvene dayalı bir ilişki” geliştiğini aktarıyor.
Azerbaycan dış politikası üzerine çalışan bağımsız araştırmacı Nesrin Gadimova-Akbulut ise iki ülkenin “örtüşen bölgesel çıkarlara ve birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılayacak kaynaklara sahip olduğunu” vurguluyor.
Araştırmacı, İsrail’in enerji ihtiyacının yarısından fazlasının Azerbaycan tarafından karşılandığını belirtiyor. Petrol tedariği, Türkiye’yi de kapsayan Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı üzerinden sağlanmakta ve Akdeniz’deki gemiler aracılığıyla İsrail’e taşınmaktadır.
İsrail ve Azerbaycan arasındaki enerji iş birliği bununla sınırlı değil. Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi SOCAR, Ocak ayında İsrail’in en büyük ikinci doğal gaz kaynağı olan Tamar Gaz Sahası’nın hisselerinin yüzde 10’unu satın aldı.
İkili ilişkilerin önemli unsurlarından biri de savunma sanayisidir. Gadimova-Akbulut, Azerbaycan’ın 2016-2021 yılları arasında yaptığı savunma ithalatının neredeyse yüzde 70’inin İsrail’den geldiğini vurguluyor.
Araştırmacı, İsrail’den sağlanan gelişmiş teçhizatın 2020’deki Dağlık Karabağ Savaşı’nda kritik bir rol oynadığını ifade ediyor.
Doç. Dr. Salih Bıçakcı, “Enerji ilişkileri, gaz ilişkileri, petrol ilişkileri, askeri ekipman ilişkileri çok önemli. Azerbaycan’ın o ekipmanları almak için İsrail yerine koyabileceği başka bir alternatif yok.” şeklinde değerlendirmelerde bulunuyor.
Bıçakcı, Türkiye’nin son yıllarda savunma alanında kaydettiği ilerlemeyle Azerbaycan için bir alternatif haline geldiğini ve Bakü’nün bu konudaki açığını “yavaş yavaş doldurduğunu” ekliyor.
Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin 2024 yılı ihracat raporuna göre, Azerbaycan, Türkiye’nin savunma sanayisindeki en büyük dördüncü ihracat ortağı konumunda.
Ferid Şefiyev, Azerbaycan-İsrail ilişkilerinin yalnızca “petrol-silah takasına” indirgenemeyeceğini belirtiyor ve özellikle Azerbaycan’ın İran’a yakınlığının daha büyük tarihi ve jeopolitik çıkarlar doğurduğunu ekliyor.
İran faktörü
İsrail’i bölgedeki en büyük rakibi olarak gören İran, Azerbaycan ile kara sınırı paylaşmaktadır. Tahran yönetimi, Azerbaycan’ın rakibi Ermenistan’ı desteklemektedir.
İran, yaklaşık 90 milyon nüfusa sahiptir ve bu nüfus içinde en büyük azınlık grubu etnik Azerilerdir. Bu grubun, nüfusun üçte birini oluşturduğu tahmin edilmektedir.
Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nden Dr. Gallia Lindenstrauss, İsrail ve Azerbaycan’ın İran’ın “yayılmacı ve istikrarı bozan politikalarından derin endişe duyduklarını” vurguluyor.
“İkili ilişkilerini uluslararası ve bölgesel sistemdeki istikrarsızlığı çözmek için bir yol olarak görüyorlar.” diyen Lindenstrauss, bazen bulundukları mahalle ve kısıtlamaların zorluğunun iyi anlaşılmadığı gerekçesiyle Batı tarafından eleştirildiklerini belirtiyor.
Doç. Dr. Salih Bıçakcı, İsrail ve Azerbaycan’ın İran’ın bölgedeki nüfuzunu kısıtlamak için iş birliği yaptığını ifade ediyor.
Bıçakcı, “İsrail’in ekipmanlarıyla İran’ı dinleyebileceği en yakın nokta şu an itibarıyla orası.” diyerek, Azerbaycan ve İsrail arasında istihbarat alanında da iş birliği bulunduğuna dikkat çekiyor.
Nesrin Gadimova-Akbulut, Bakü hükümetinin İran’daki azınlığa yönelik “ayrılıkçılık ya da otonomi talepleri” taşımadığını belirtiyor.
“Bu açıdan bakıldığında Bakü, kökleşmiş küresel ve bölgesel güçlerle denge inşa etme yaklaşımını izliyor.” ifadesini kullanıyor.
Hamas’ın 7 Ekim saldırıları ve Gazze
İsrail’in Hamas’ın 7 Ekim saldırılarından sonra Gazze’de başlattığı askeri operasyonlar, bölgede önemli dengeleri değiştirdi.
İki yıl içinde İran, ilk kez doğrudan İsrail’i balistik füzeler ve silahlı insansız hava araçları ile hedef aldı. İsrail, Lübnan ve Suriye’de harekatlar düzenlerken, hedefleri arasında İran destekli gruplar da bulunuyordu.
İsrail’in Gazze operasyonları sonucunda,