MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarının ardından ABD’nin de savaşa katılmasına dair yazılı bir açıklama gerçekleştirdi. Bahçeli, isim vermeden Cumhurbaşkanına tehdit suçlamasıyla tutuklanan Fatih Altaylı hakkındaki düşüncelerini de aktardı.
Bahçeli, ABD’nin saldırısını “skandal ve sorumsuzca” olarak nitelendirerek, “Bu gelişmeler karşısında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin toplanması ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin ABD’nin İran’a karşı güç kullanımından dolayı endişe duyduğunu açıklaması tam anlamıyla bir aldatmacadır.” şeklinde ifade etti.
Bahçeli, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
Yaşadığımız geniş coğrafya ile küresel denge arasında aşırılaşan riskler ve tehditler, insanlığın ortak geleceğini tehdit etmektedir.
Vahamet tonu yüksek gelişmeler, esef ve endişe verici kritik bir aşamada hızla ilerlemektedir.
Uzun yıllardır pamuk ipliğine bağlı olan bölgesel huzur ve istikrar ortamı, tamamen talan ve tahrip eşiğine gelmiştir.
İsimleri sıkça anılan barışçıl diyalog ve diplomatik mekanizmaların inandırıcılığı, vahim derecede zayıflamaktadır.
“GÜCÜ YETEN YETENE” ANLAYIŞI ÖNE ÇIKTI
Maalesef yeni bir dünya savaşının zeminini hazırlayan gelişmeler yaşanmaktadır.
“Gücü yeten yetene” anlayışının öne çıktığı, “haklının güçsüz, güçlünün haksız” olduğu bir siyasi ve stratejik anarşi, uluslararası sistemin sorun çözme yeteneğini köreltmektedir.
Siyonist-Emperyalist güçler, “Kurallara Dayalı” küresel sistemi yıkmaya yönelik konvansiyonel bir hazırlık içerisindedir.
İsrail’in 13 Haziran 2025 tarihinde İran’a karşı başlattığı saldırılar, kaos ve karmaşa dinamiklerini tetikleme potansiyeline sahiptir.
Bu durum son derece ciddidir ve hedef ülkeleri doğru bir şekilde analiz etmek, bağımsızlık ve bekâ meselesi olarak değerlendirilmelidir.
Bir savaşın ilan edilmemiş hali, karşılıklı olarak her an komplikasyonlar barındırmaktadır.
Kuzeyde Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş devam ederken, güneyde İsrail’in İran’a yönelik saldırıları sadece nükleer programla açıklanamaz.
Irak’a karşı benzer bahanelerle ileri sürülen saldırılar, hukuksuz ve ahlaki hiçbir temeli olmayan bir saldırganlığın sonucudur.
“SAHTELİK VE SAMİMİYETSİZLİK”
Savaşları bitirme vaadiyle ortaya çıkan ABD Başkanı’nın yeni savaşlar başlatması, bir tutarsızlık ve samimiyetsizlik örneğidir. Bu durum, ABD halkının en adil cevabı vermesi gereken bir meseledir.
İsrail Başbakanı’nın saldırılarının gerekçesi, çağın soykırımcılarının akıl tutulması ile ilgilidir.
İsrail’in nükleer silahlara erişim hakkı tartışılmadan, başka bir ülkeyi caydırma çabası akıl ve mantıkla bağdaşmamaktadır.
İran’ı tehdit olarak görenlerin, İsrail’i koruma altına alması çifte standarttan öte bir adaletsizliktir.
ABD yönetimi, bir yanda soykırımı izlerken, diğer yandan İslam toplumlarına silah gösteren bir yapı haline gelmiştir.
İsrail’in korku salma politikası, dünya barışını tehdit eden bir vandallık olarak karşımıza çıkmaktadır.
ABD’nin, İran’a yönelik saldırılarının ardından hedef olarak belirlenen nükleer tesislerin bombalanması, skandal ve sorumsuz bir eylemdir.
“HERKES KİRLİ ROLÜNÜ OYNAMAKTADIR”
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin toplanması ve ABD’nin güç kullanımına dair endişelerin dile getirilmesi, gerçek bir aldatmacadır. Herkes bu kirli oyunun bir parçası olmuştur. Savaşların sahnesi kurulmuştur.
Birleşmiş Milletler, barışı sağlamak amacıyla insani müdahalede bulunma yetkisine sahip bir uluslararası kuruluştur.
Hava akınları, gelişmiş silahlar ve örtülü operasyonlar, dünya üzerinde yaşanan kaosun kısa bir özetidir, ancak Birleşmiş Milletler hala hareketsizdir.
Gazze’de masumların katledilmesi karşısında suskun kalanların, insan hakları ve özgürlükler konusunda iflas etmiş olmaları kaçınılmazdır.
ABD’nin İran’a saldırısı, İsrail’in saldırıları ve İran’ın misilleme tehdidi, sıcak gelişmeleri tetikleyecektir.
“ULUSLARARASI CAMİA AYAĞA KALKMALIDIR”
Akılcı bir yaklaşım, anlaşmazlıkların diplomasi masalarında çözülmesi ve barışçıl çabalara destek verilmesi her ülkenin çıkarınadır. Nükleer savaşın yaşanması, insanlığın kıyımına yol açacaktır. İsrail’in durdurulması için uluslararası camianın harekete geçmesi elzemdir.
İran’a yönelik saldırılar, tarihi Türk kentlerinin bombalanması diğer bölge ülkelerine de önemli mesajlar iletmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı, egemenliği ve tarihi birikimi her türlü tartışmanın üzerindedir.
Cumhuriyet Halk Partisi ve diğer muhalefet partilerinin, milli güvenlik açısından yalan ve asılsız isnatlardan uzak bir siyaset izlemeleri gerekmektedir.
“UNUTMAMASI TAVSİYE VE TEMENNİMDİR”
İfade ve düşünce özgürlüğünü ihlal eden bazı gazetecilerin, Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu unutmaması önemlidir.
Hiç kimse dokunulmaz değildir.
Tehditkar konuşmalar yapanların, Türkiye’nin bir geçiş noktası olmadığını anlamaları gerekmektedir.
“YENİ BİR DÜNYANIN SANCILARI ARTMIŞTIR”
Türkiye’yi tartışmaların içine çekenlerin iyi niyetli olmadığı açıktır. Yeni bir dünyanın sancıları artmaktadır.
Terörsüz Türkiye hedefi, ülkemizi barış ve huzurun merkezi haline getirecektir.
Bu durumu çekemeyenlerin Siyonist-Emperyalist senaryoların bir parçası olduğu açıktır.
Türk milleti, bu tür figüranlara karşı durmaktadır ve hesap sorma yeteneğine sahiptir.
DEAŞ’ın saldırıları ve yabancı ajanların faaliyetleri, 86 milyon vatandaşımızın birlikteliğiyle bozulacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı, milli ve manevi değerleri koruma konusunda kararlıdır.
Tarihimize gölge düşürmeye çalışanların ve İsrail’in soykırımı örtbas edenlerin, gerilim yaratan açıklamalardan uzak durmaları iç barış için gereklidir.
“BAŞKA TÜRKİYE YOKTUR”
Başka bir Türkiye yoktur. Bu ülke hepimizin. Bu vatan, bu bayrak, bu millet herkesin onurudur. Yeni yüzyılda birlikte Türkiye Yüzyılı’nın manifestosunu yazmak zorundayız.
Provokasyonlara karşı dikkatli olunmalı, kara propagandalara karşı tedbirler alınmalıdır. Devlet,