Yeni bir araştırma, ev kedilerinin sahiplerinin kokusunu yabancıların kokusundan ayırt edebilme yeteneğine sahip olduğunu ortaya koyuyor.
Tokyo Tarım Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen çalışma, kedilerin tanımadıkları insanların kokularının bulunduğu deney tüplerine kıyasla, sahiplerinin kokularını içeren tüplere çok daha uzun süre ilgi gösterdiğini göstermektedir.
Araştırmanın yazarları, bu durumun kedilerin tanıdıkları ve tanımadıkları insanları kokularına göre ayırt edebildiğini gösterdiğini belirtiyor. Ancak, kedilerin belirli bireyleri tanıyıp tanımadığına dair kesin bir bilgi mevcut değil.
Kedilerin sosyal etkileşimlerinde diğer kedilerle iletişim kurmak için güçlü koku alma duyularını kullandığı biliniyor. Ancak, araştırmacılar bu yeteneğin insanların ayırt edilmesinde nasıl işlediğini henüz incelememişti.
Daha önceki araştırmalar, kedilerin sesleri ayırt edebildiğini, yiyecek bulmak için birinin bakışlarını yorumlayabildiğini ve bir kişinin duygusal durumunu kokusundan anlayarak davranışlarını değiştirebildiğini göstermişti.
28 Mayıs’ta yayımlanan çalışmada, 30 kediye üç farklı plastik tüp koklatıldı. İlk tüpte sahibinin kokusu, ikinci tüpte ise daha önce tanımadıkları, aynı cinsiyetten bir kişinin kokusu bulunuyordu. Üçüncü tüp ise temizdi.
Kokulu tüpler, sahibinin veya yabancının koltuk altına, kulak arkasına ve ayak parmaklarının arasına sürülmüştü.
Araştırmacılar, kedilerin sahiplerinin kokusunu veya boş tüpü koklamaya kıyasla tanımadıkları insanları daha fazla süreyle kokladıklarını, bunun ise tanıdık ve tanımadıkları insanların kokularını ayırt edebildiklerini gösterdiğini dile getirdi.
Önceki çalışmalarda, bilinmeyen bir uyaranı daha uzun süre koklama davranışı sütten kesilmiş yavru kedilerde gözlemlenmişti. Bu kedilerin, annelerine kıyasla tanımadıkları dişi kedileri daha uzun süre kokladıkları tespit edilmişti.
Ancak, kedilerin sahipleri gibi belirli kişileri tanıyabildiği sonucuna varılamayacağı konusunda araştırmacılar uyarıyor.
Çalışmanın yazarlarından Hidehiko Uchiyama, “Bu çalışmada kullanılan koku uyaranları sadece bilinen ve bilinmeyen kişilere aitti” ifadelerini kullandı.
Uchiyama, kedilerin insanları tanıyıp tanımadığının anlaşılması için, kedilere tanıdıkları birden fazla kişiye ait koku uyarıcılarının sunulduğu deneyler yapılması gerektiğini vurguladı. Ayrıca, hayvanlarda yalnızca sahibinin kokusuna tepki olarak ortaya çıkan belirli davranış kalıplarının bulunması gerektiği konusunda da bilgi verdi.
Bu çalışmada yer almayan ancak kedilerin insan kokularına verdikleri tepkileri inceleyen Bari Üniversitesi’nden araştırmacı Serenella d’Ingeo, sonuçların kedilerin tanıdık ve yabancı kokulara farklı tepkiler verdiğini gösterdiğini belirtti. Ancak motivasyonlar hakkında kesin bir bilgi vermenin mümkün olmadığını ekledi.
“Hayvanın koklama sırasında nasıl hissettiğini bilmiyoruz… Örneğin, hayvanın rahat mı yoksa gergin mi olduğunu belirlemek zor” dedi.
D’Ingeo, kedi sahiplerinin kokularının doğal ortamlarına sinmiş olmasının, kedilerin yabancı kokulara olan ilgisini artırmış olabileceğini de sözlerine ekledi.
“Bu durumda, sahipleri sadece görsel varlıklarını değil, aynı zamanda kokularını da onlara sunmuş oluyorlar. Kişisel kokularından farklı başka kokular sunmaları, kedinin daha fazla ilgisini çekebilir” ifadelerini kullandı.
Çalışmanın yazarları, “kedilerin koku alma duyularını insanları tanımak için kullandıkları” sonucuna ulaştıklarını belirtti. Araştırmacılara göre, kendi kokularını nesneleri işaretlemek için de kullanan kediler, koklamanın ardından yüzlerini tüplere sürtmektedir. Bu durum, koklamanın koku işaretlemesinden önce gelen keşifsel bir davranış olabileceğini göstermektedir.
Araştırmacılar, kedilerin belirli bir kişiyi kokusundan tanıyıp tanıyamayacağı gibi soruların yanıtı için daha fazla araştırma yapılması gerektiğini vurguluyor.
