Kıbrıs’ta, yarım asrı aşkın süredir devam eden çözüm arayışları, hem iç siyasette hem de uluslararası düzeyde hız kazanmış durumda.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Kıbrıs Kişisel Temsilcisi Maria Angela Holguín, adada çeşitli diplomatik temaslara başladı.
Holguín, şimdiye kadar Kıbrıs Cumhuriyeti Başkanı Nikos Hristodulidis ile ve yalnızca Türkiye tarafından tanınan “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” lideri Ersin Tatar ile görüşmeler gerçekleştirdi.
Bu görüşmeler, Temmuz ayında Cenevre’de BM ev sahipliğinde yapılacak gayri resmi toplantılar öncesinde büyük bir önem taşıyor.
Adanın halkları ve garantör ülkeleri, gelecekteki yol haritasını belirleyecek kritik bir noktadalar.
Kuzey Kıbrıs, sürdürülebilir bir çözüm arayışında gerçekçi yaklaşımlar üzerinde yoğunlaşıyor.
Masada hangi başlıkların tartışılacağı ve Kıbrıs’ın genel durumu hakkında neler söylenebilir?
İki devletli çözüm mü yoksa federasyon mu?
Kıbrıs Cumhuriyeti, AB üyesi olmanın getirdiği avantajlarla birlikte, giderek uzlaşmaya kapalı bir tutum sergilediği yönünde eleştiriler alıyor.
Ancak kuzeydeki Türk yönetiminin çözüm önerileri bu duruma karşı farklılık gösteriyor.
Türk yönetimi, tek yolun şimdiye kadar yalnızca Türkiye tarafından tanınan “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”nin siyasi tanınması ve iki devletli bir çözüm olduğunu savunurken, muhalefet bu yaklaşımın geçmişteki sonuçsuz çabaların bir yansıması olduğunu ifade ediyor.
Türk tarafı, kuzeyin Türkiye’nin desteğiyle güçlenmesi gerektiğini ve Rumları güç paylaşımına zorlaması gerektiğini öne sürüyor.
Öte yandan, muhalefet, Rumlarla esnek federasyon ve iş birliği modellerinin daha gerçekçi bir çözüm zemini sunacağını düşünüyor.
Bu bağlamda, “KKTC”nin tanınmasını önceliklendiren değil, somut iş birlikleri kurarak barış zeminini yeniden inşa edecek adımların atılması gerektiği vurgulanıyor.
Fakat federasyon tartışmaları, iki devletli çözüm arayışları gibi, “tarihi bir formül” olarak eleştiriliyor.
Bu durum, muhalefet liderlerinin “alternatif ve esnek” federasyon modelleri üzerinde yoğunlaşmasına neden oluyor.
Masaya güçlü bir şekilde oturup Rumları anlaşmaya zorlamak mı, yoksa her iki tarafın çıkarlarını artıracak somut çözümler ve iş birliği modelleri üretmek mi daha avantajlı?
Kıbrıs, bu seçenekler arasında gidip geliyor.
Öne sürülen çözüm modellerinin benzer yönleri olsa da, ortak bir zemin oluşturulamadığı ve keskin bir ayrışmanın var olduğu gözlemleniyor.
‘Federasyon demek, Türkiye’nin KKTC’den çıkması demektir’
Aralarında BBC Türkçe’nin de bulunduğu bir grup gazeteci, Türk yönetimi lideri Ersin Tatar’ı yeni açılan ‘Cumhurbaşkanlığı Yerleşkesi’nde ziyaret ediyoruz.
639 bin metrekarelik alan üzerine inşa edilmiş olan bu büyük kompleks, yüksek tavanlı geniş koridorlarıyla dikkat çekiyor.
Türkiye tarafından inşa edilen ve açılışını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı bu yerleşke, hem Tatar dönemini hem de Türkiye ile sıkı ilişkileri simgeliyor.
Türkiye’nin ve Tatar’ın Kıbrıs’ın kuzeyine dair stratejisi, “KKTC’nin siyasi olarak tanındığı iki devletli çözüm” üzerine inşa edilmiş durumda.
Tatar, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin uzlaşmaz tavrı nedeniyle federasyon arayışının başarısız olduğunu ve bu nedenle iki devletli çözüm modelini “diplomatik bir mecburiyet” olarak nitelendiriyor.
Tatar, “Rumların 3D formülü de dahil olmak üzere hiçbir uzlaşmacı çözüme yanaşmadığını” ifade ederek, “Kuzey Kıbrıs’ı güçlendirmek zorundayız. Denedik, başka türlü olmuyor” diyor.
KKTC’nin siyasi tanınmasını esas alan “iki devletli çözüm” politikasının, Türkiye’nin desteğiyle “milli siyaset” haline geldiğini vurguluyor.
Tatar, “Kolay kolay kimse bunu değiştiremeyecek. Türkiye bizim arkamızda. Federasyon demek, Türkiye’nin buradan çıkması demektir. Dolayısıyla federasyon devri kapanmıştır. Biz iki devletli siyasetten başka bir siyasi görüşmüyoruz.” diyor.
Tatar, Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın Kıbrıs Cumhuriyeti’ne büyükelçi atamasıyla ilgili olarak ise, “O ülkeleri Avrupa Birliği zorladı” ifadelerini kullanıyor ve bu durumu önemsemediğini belirtiyor.
Tatar, “Bu ülkelerin Güney’de pek işleri yok. Çoğu da zaten Avrupa’dan bir büyükelçi akredite ediyorlar. Türk devletlerinin esas işleri burada, KKTC’de.” diyor.
Bazı yabancıların, Kıbrıs’ın kuzeyinde mülk edinmesi ve bununla ilgili mahkemelerle yaşanan sorunlar, çözüm sürecini etkileyebilecek nitelikte görülüyor.
Yabancılara “Güney’e gitmeyin” çağrısı yapan Tatar, “Rum, bizim buradaki yükselişi ve başarıyı görünce oyunu bozmak istedi. Ne hukukun ne insan haklarının kabul edeceği bir karar” sözleriyle durumu eleştiriyor.
Tatar, “Ne BM ne AB ne insan hakları… Hiçbir şey dinlemiyorlar. Türkiye’ye bel altı vuruyorlar, burayı çökertmek için. Ama biz çok şey atlattık, bundan çökmeyiz.” diyor.
‘İki devletli çözüm fiilen işlevsizdir’
Muhalefet, iki devletli çözüm modelinin, adanın kuzeyindeki Türk yönetiminin “KKTC” olarak diğer ülkelerce tanınmaması sebebiyle zaten işlevsiz olduğunu savunuyor.
19 Ekim’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin en güçlü adaylarından ana muhalefet partisi Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, stratejik konularda Kıbrıs Cumhuriyeti ile ortak karar almayı sağlayan bir federasyon sisteminin kurulması gerektiğini ifade ediyor.
Erhürman’a göre, “İki devletli çözümde ısrar etmek hem KKTC’nin hem de Türkiye’nin, adanın genelini ilgilendiren stratejik kararlarda dışlanmasına yol açıyor.” diyor.
Erhürman, “Rumların deniz yetki alanları, hidrokarbonlar, enerji, güvenlik ve ticaret yolları başlıklarında bağımsız kararlar aldığını” belirtiyor ve Türkiye’nin stratejik çıkarlarının da bu süreçte göz ardı edildiğini savunuyor.
Erhürman, “Stratejik konularda ortak karar alacağımız merkezi bir mekanizma olması gerekiyor. Kıbrıs’la ilgili kritik başlıklarda hiçbir şekilde irademiz kayıtta değil. Bizim irademizi geçin, Türkiye garantör ülke olmasına rağmen Türkiye de kayıtta değil.” ifadelerini kullanıyor.
Erhürman, “İki devletli çözüm ihtimali vardı da bunu istemediğimiz için mi federasyonu konuşuyoruz?” diye sorarak, “İki devletli çözüm için, Birleşmiş Milletler tarafları masaya çağıracak ve ‘Ben