İSTANBUL (turkiyexhaber) – 28 Eylül Dünya Kuduz Günü dolayısıyla İstanbul Aile Hekimliği Derneği (İSTAHED) Bilim Komisyonu Üyesi Dr. Gülşah Keçebaş, kuduz hastalığının tehlikeleri ve bu hastalığın önlenmesi için gereken stratejiler hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Keçebaş, “Kuduz, Türkiye’de kısmen kontrol altında tutulabilen bir hastalık olmasına rağmen, dünya genelinde hala tam anlamıyla kontrol altına alınamamış ve yüksek ölüm oranlarıyla dikkat çekmektedir. Bu nedenle, 28 Eylül tarihi sadece sembolik bir gün olmaktan öte, hayat kurtaracak bir farkındalık yaratmalıdır” ifadesini kullandı.
KUDUZUN DOĞASI VE BULAŞMA YOLLARI
Dr. Keçebaş, kuduzun Rhabdoviridae ailesine ait RNA virüsü tarafından tetiklendiğini ve sinir sistemini hedef alarak klinik evrede yüzde 100 ölümcül bir hastalığa dönüştüğünü belirtti. Kuduz virüsü, ısırık, tırmalama veya salyanın açık yara veya mukozaya teması yoluyla bulaşmaktadır. Dünya genelinde insan ölümlerinin yüzde 99’una sebep olan ana kaynak köpeklerdir; Türkiye’de de hem evcil hem de sokak köpekleri bu bulaşmanın başlıca etkenleri arasında yer almaktadır. Tilki, çakal ve kurt gibi yaban hayvanları da kuduzun rezervuarları arasında sayılmakla birlikte, Türkiye’de yaban hayat kaynaklı vakalar, oral aşılama ile kontrol altına alınmaktadır. Kuduz taşıyan hayvanlar arasında güvercin, balık, kertenkele ve hamster gibi türler bulunmamaktadır.
KLİNİK SEYİR VE TÜRKİYE’DEKİ DURUM
Kuduz hastalığının kuluçka süresi genellikle 7 gün ile 1 yıl arasında değişim göstermekte, ortalama olarak 27-64 gün sürmektedir. Klinik belirtiler arasında furious (saldırgan) tipte hidrofobi ve ajitasyon, paralitik tipte ise felç ve yutkunma güçlüğü yer almaktadır. Klinik belirtiler başladıktan sonra hastalığın geri dönüşü mümkün değildir. Türkiye’de 2024 yılı itibarıyla İstanbul’da 110 bin, ülke genelinde ise 200 binden fazla riskli temas vakası kaydedilmiş ve 370 bin doz aşı uygulanmıştır. İnsan kuduz vakaları yılda 1-2 ile sınırlı kalırken, evcil hayvanlardaki vakalar 2018’de 437’den 2023’te 86’ya düşmüştür. Yaban hayvanlarında oral aşılama etkili olsa da, Ege gibi bazı bölgelerde epizootiler gözlemlenmektedir.
Dr. Keçebaş, riskli temas sonrası 15 dakika boyunca sabunlu suyla yıkama ve antiseptik uygulamanın büyük önem taşıdığını vurguladı. Kategori II (hafif tırmalama) durumlarında aşı, Kategori III (derin ısırık, mukoza teması) durumlarında ise aşı ve immünglobulin uygulanması gerektiğini belirtti. Pre-ekspozisyon profilaksisi ise veterinerler ve hayvan bakıcıları gibi risk gruplarına önerilmektedir. “Zamanında uygulanan profilaksi, virüsün sinir sistemine ulaşmasını büyük ölçüde engeller” dedi.
Dr. Keçebaş, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) 2024 verilerine göre her yıl 59 bin kişinin kuduzdan hayatını kaybettiğini, ancak eksik raporlamalar nedeniyle bu sayının daha yüksek olabileceğini ifade etti. Türkiye’de profilaksi başarıları ölümleri azaltmış olsa da, “sıfır ölüm” hedefi için daha fazla koordinasyon, eğitim, sokak hayvanı kontrolü ve aşılama çalışmalarına ihtiyaç olduğunu belirtti. “28 Eylül’ü, halkı, sağlık profesyonellerini, veterinerleri ve yerel yönetimleri bir araya getiren bir dönüm noktası haline getirmeliyiz. Kuduz, ölümcül bir hastalık olmasına rağmen önlenebilir” diyerek farkındalık çağrısında bulundu.