KARS Harakani Devlet Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Gökhan Perincek, Kurban Bayramı’nda kesilecek hayvanlarda kist oluşumu konusunda uyarılarda bulundu. Perincek, kist bulunan organların, köpek ve diğer etçillerin ulaşamayacağı bir şekilde gömülerek imha edilmesi gerektiğini vurguladı. Halk arasında “köpek kisti” olarak bilinen kist hidatiği, hayvandan insana geçebilen ve ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen bir hastalık. Özellikle karaciğer kist hidatiği, sarılıktan ölümcül alerjik reaksiyonlara kadar pek çok sorunu beraberinde getirebiliyor.
Kurban Bayramı sırasında kesilen hayvanların organlarının dikkatlice incelenmesi gerektiğini belirten Türk Toraks Derneği Kars Temsilcisi Gökhan Perincek, kist hidatiğinin genellikle küçükbaş hayvanların karaciğerinde üçgen şeklinde ve turuncu renkli olarak görüldüğünü ifade etti. Kist hidatiği hastalığının hayvandan insana bulaşabileceğini vurgulayan Perincek, “Kurban kesimi sonrası kist tespit edilen organlar, çöp kutusuna atılmamalı ve kedi ya da köpek gibi hayvanlara yedirilmemelidir. Kist içeren hayvan etleri ve sakatatlar köpekler tarafından tüketildiğinde, parazit bağırsaklarda olgunlaşarak enfeksiyon zincirinin başlamasına yol açar. Ülkemizde kist hidatiği sorunlarının artmasının sebeplerinden biri, özellikle Kurban Bayramı’nda kistli sakatatların köpeklere verilmesi veya rastgele bırakılmasıdır. Kist bulunduran organların, köpekler ve diğer etçil hayvanların ulaşamayacağı bir şekilde gömülmesi büyük önem taşır. Bu konulara Kurban Bayramı’nda daha fazla dikkat edilmelidir. Parazit mücadelesi yapılmadan serbest dolaşan köpekler sevildiğinde parazit yumurtalarının ellere geçmesi olasıdır. Kirlenen ellerin yıkanmadan ağza götürülmesiyle parazit yumurtaları insan vücuduna girebilir. Bu nedenle çocukların köpeklerle temas ettikten sonra ellerini bol su ve sabunla yıkamaları sağlanmalıdır.” dedi.
‘PARAZİT YUMURTALARI SOĞUKTA BİR YIL CANLI KALABİLİR’
Perincek, parazitin köpeklerin ince bağırsaklarında yaşadığını ve hastalığın bulaşımı hakkında şu bilgileri paylaştı:
“Hastalık, köpek dışkısı ile atılan yumurtalar aracılığıyla insana bulaşır. Bu yumurtalar son derece dayanıklıdır ve toprakta, soğuk hava koşullarında bir yıl kadar canlı kalabilirler. Dışkıyla yayılan yumurtalar, hayvanların ayakları, arazi eğimi, rüzgar ve yağmur ile çevreye dağılır. İnsanlar, bu yumurtaları çiğ tüketilen ve yeterince yıkanmamış meyve ve sebzelerden ya da kirli içme sularından alabilirler. İnsandan başka koyun, keçi, sığır ve manda gibi otla beslenen hayvanlar da bu yumurtaları alarak hastalık kapabilirler. Alınan yumurtalar, bağırsaklarda açılarak bağırsak duvarını geçer ve kan ile lenf yoluyla öncelikle karaciğer, akciğer ve diğer organlara yerleşerek kist formunda yaşamlarını sürdürürler.”
‘KİSTLER EN SIK KARACİĞER VE AKCİĞERLERDE GÖRÜLÜR’
Hastalığın başlangıç dönemlerinde kistlerin küçük olması nedeniyle uzun yıllar belirtiler göstermeden seyredebileceğini belirten Perincek, “Ancak kistler büyüdükçe, bulundukları bölgeye ve oluşturdukları basınca bağlı olarak çeşitli belirtiler ortaya çıkabilir. Kistler en çok karaciğer ve akciğerlerde görülür. Daha nadir olarak dalak, karın zarı (periton), böbrek, kemik, göz yuvası, beyin, kalp ve yumurtalıklara yerleşebilir. Karaciğer yerleşiminde sağ üst karnın ağrısı, bulantı, kusma ve bazen kaşıntı, sarılık gibi belirtiler gözlemlenebilir. Akciğerlerde ise solunum sıkıntısı, öksürük, ağızdan kan gelmesi ve göğüs ağrısı gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Diğer organ ve sistemlerde de ilgili belirtiler görülebilir, örneğin kafa içi tutulumlarda baş ağrısı, kusma ve şuur kaybı yaşanabilir. Kalp tutulumlarında ritim bozuklukları, enfarktüs belirtileri ve hatta kalp duvarında yırtılma meydana gelebilir. Kemik tutulumlarında ise kırıklar oluşabilir. Kistlerin patlaması durumunda alerjik reaksiyonlar da gelişebilir.” şeklinde konuştu.