ANKARA – Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama ve Araştırma Merkezi (GETAT) bünyesinde gerçekleştirilen sülük tedavisi, kanın pıhtılaşmasını engelleyerek kalp krizi riskine karşı alternatif bir çözüm sunmaktadır.
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi GETAT’ta uygulanan ‘Hirüdoterapi’ olarak bilinen tıbbi sülük tedavisi, kardiyovasküler hastalıklar, kanser hücrelerinin tedavisi, bağışıklık sisteminin düzenlenmesi, romatizmal hastalıklar ve eklem ağrıları gibi pek çok sağlık sorunu için geleneksel ve tamamlayıcı tıp yöntemleri arasında yer alıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılan tıbbi sülükleri üreten ilk üniversite olma özelliğine sahip olan Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, COVID-19 salgını sonrasında artan kalp krizi riskini azaltmak için de bu tedavi yöntemini kullanmaktadır.
‘ÇİFTLİKLERDE ÜRETİLEN SÜLÜKLERİN KULLANILMASI ÖNEMLİ’
GETAT Müdürü Prof. Dr. Salih Mollahaliloğlu, merkezlerinde Sağlık Bakanlığı’nın 2014 yılında yayımladığı düzenlemelere uygun olarak kupa tedavisi, sülük tedavisi, akupunktur, ozon terapisi, bitkisel tedavi ve osteopati gibi yaklaşık 14 farklı alanda destekleyici tedavi uyguladıklarını belirtti. Mollahaliloğlu, “Sülüklerin doğadan toplanarak değil, çiftlikte üretilerek kullanılması gerekmektedir. Doğadan toplama işlemi, hem sülük popülasyonunu azaltmakta hem de hastalık taşıma riski barındırmaktadır. Bu nedenle çiftlikte yetiştirilen sülükler tercih edilmelidir. Zaten mevzuat da bunu zorunlu kılmaktadır” dedi.
‘SÜLÜKTEKİ ENZİMLER KANIN PIHTILAŞMASINI ENGELLİYOR’
Prof. Dr. Mollahaliloğlu, halk arasında “sülüğü bırakın, o kendi rahatsızlığı bulur” inancının yaygın olduğunu ifade ederek, “Ancak bu doğru değildir. Sülük, vücuttaki kanın yoğun olduğu bölgeleri tespit eder ve oraları emmek için hareket eder. Akupunktur noktalarını kullanarak tedavi gerçekleştiriyoruz. Bu noktaların hangi hastalıklara karşı etkili olduğu bilinmektedir. Akupunktur noktalarına uygulama yaptıktan sonra sülüğü yerleştirerek tedavi sürecini başlatıyoruz. Sülüğün yalnızca hastalık tedavisinde değil, koruyucu sağlık hizmetlerinde de önemli bir rolü vardır. Bağışıklık sistemini güçlendirmek amacıyla sağlıklı bireylere de senede iki kez sülük tedavisi öneriyoruz. Özellikle son yıllarda COVID sonrası kalp krizi vakalarında artış yaşanması ve pıhtılaşmanın artması nedeniyle sülüklerdeki enzimler kanın pıhtılaşmasını engelleyerek önemli bir katkı sağlamaktadır. Bu nedenle, bağışıklığı artırmak ve kan pıhtılaşmasını engellemek için doktor tavsiyesi ile sülük tedavisini uygulamak faydalıdır” ifadelerini kullandı.
‘SÜLÜK ENZİMİNDE AĞRI GİDERİCİ ÖZELLİK BULUNUYOR’
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama ve Araştırma Merkezi Doktor Öğretim Üyesi Hüseyin Ayhan, üniversitenin Çubuk yerleşkesinde tıbbi sülüklerin üretimi, araştırma ve geliştirme faaliyetleri ile laboratuvar çalışmalarının sürdüğünü belirtti. Ayhan, “Tıbbi sülükler, ısırdıkları bölgeye kan emmeden önce bir miktar sıvı bırakmaktadır. Bu sıvı, çok sayıda protein enzimi içermektedir ve ‘bioaktif bileşenler’ olarak adlandırıyoruz. Bu bileşenler, kan sulandırıcı, kas gevşetici, iltihap giderici ve ağrı kesici özellikler taşımaktadır. Sülüğün daha iyi kan alabilmesi için bu sıvı verilmektedir ve bu sıvı, ilaç gibi etkiler göstererek tedavi sürecine katkıda bulunmaktadır. Ayrıca sülük, bir miktar kan emerek o bölgedeki ödem ve şişliği de azaltmaktadır” dedi.
‘KANSER HÜCRELERİNE UYGULADIK, BAŞARILI SONUÇLAR ALDIK’
Ayhan, gerçekleştirdikleri son çalışmalarda sülük enziminin bağışıklık sistemini düzenlediğini ve otoimmün hastalıkların kontrol altına alınabileceğini tespit ettiklerini aktararak, “Bu alanda çalışmalarımız devam ediyor. Kanser hücrelerine sülük uyguladık ve başarılı sonuçlar elde ettik. Ayrıca sülük tedavisinin iltihapları önemli ölçüde baskıladığını gördük. Günümüzde pek çok hastalığın temelinde iltihap bulunuyor. Dolayısıyla sülük tedavisi gelecekte daha fazla önem kazanacaktır. Bazı insanlar sülüğü görmekte rahatsızlık duydukları için sülüğün salgısını alıp toz haline getiriyoruz. Bu materyali biyoteknolojik olarak ilaç formuna dönüştürmeye çalışıyoruz. Bu konudaki çalışmalarımızda olumlu sonuçlar elde ettik ve devam ediyoruz. Umut ediyoruz ki, insanlığa faydalı hizmetler sunacağız” şeklinde konuştu.
