Görünüşte basit bir eylem olan yürüyüş, A noktasından B noktasına ne hızda gittiğiniz hakkında sağlık durumunuzla ilgili pek çok bilgi sunuyor.
Yapılan araştırmalar, yürüyüş hızınızın hastaneye yatma, kalp krizi riski ve hatta ölüm ihtimali gibi sağlık durumlarınızı tahmin etmeye yardımcı olabileceğini ortaya koyuyor. İlginç bir şekilde, bir kişinin yürüme hızı bilişsel yaşlanma oranını belirlemek için bile bir gösterge olarak kullanılabiliyor.
Yürüme hızı testi, bireylerin fonksiyonel kapasitelerini, yani günlük yaşam aktivitelerini bağımsız bir şekilde gerçekleştirme becerilerini değerlendirmek için önemli bir yöntemdir. Aynı zamanda, bir kişinin ne kadar kırılgan olduğunu ve felç sonrası rehabilitasyona nasıl yanıt verebileceğini tahmin etmede de kullanılmaktadır.
Yaş ilerledikçe insanların yürüme hızının genelde yavaşlaması beklenir. Ancak, bu hızda meydana gelen ani bir düşüş, daha ciddi sağlık sorunlarının habercisi olabilir.
Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Christina Dieli-Conwright, “Bir bireyin normal yürüyüş hızının azalması, genellikle sağlık durumundaki bir gerilemeyle ilişkilendirilmektedir” ifadesini kullanıyor.
“Daha az hareket etmek ve daha pasif bir yaşam tarzına sahip olmak, bireyin kronik bir hastalığa sahip olabileceği anlamına gelebilir. Bu da çoğu zaman kas gücünde ve eklem hareketliliğinde bir azalmayı beraberinde getiriyor. Ne yazık ki bu durum, sağlığın daha da kötüleşmesine neden olmaktadır.” şeklinde ekliyor.
Yürüme hızının, yaşlı yetişkinlerin yaşam süresinin tahmin edilmesinde önemli bir gösterge olduğu araştırmalarla ortaya konmuştur.
Pittsburgh Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada, 65 yaş ve üzerindeki 34 bin kişi dört ile 21 yıl arasında izlenmiştir. Analizler sonucunda, yürüme hızı ile yaşam beklentisi arasında önemli bir ilişki olduğu belirlenmiştir.
Örneğin, 75 yaşındaki en düşük yürüme hızına sahip erkeklerin 10 yıl daha yaşama olasılığı %18 iken, en hızlı yürüyenlerin ise %87 yaşama şansına sahip olduğu tespit edilmiştir.
Bu durumun nedeni, sağlık sorunları bulunan bireylerin genellikle daha az hareket etmeleridir. Ancak, 2009 yılında Fransa’da gerçekleştirilen bir araştırma, 65 yaşındaki sağlıklı yetişkinlerin bile en yavaş yürüyenlerinin, en hızlı yürüyenlere göre kalp hastalıklarından ölme riskinin üç kat daha fazla olduğunu ortaya koymuştur.
North Carolina’daki Duke Üniversitesi’nin Psikoloji ve Nörobilim Bölümü’nden kıdemli araştırmacı Line Rasmussen, “Yürümek, son derece basit bir eylem gibi görünüyor. Çoğumuz bu konuda fazla düşünmüyoruz; sadece yürüyüyoruz” şeklinde ifade ediyor.
“Ancak yürümek için birçok vücut sisteminin uyum içinde çalışması gerekiyor. Kemikler ve kaslar vücudu taşırken, gözler nereye gittiğinizi görmekte yardımcı oluyor. Kalp ve akciğerler kan ve oksijen dolaşımını sağlarken, beyin ve sinirler tüm bu süreci koordine ediyor.”
Rasmussen’e göre, yaşlandıkça bu sistemlerin işlevselliği azalmakta ve yavaş bir yürüme hızı, genel sağlık durumunda bir gerilemeyi gösteriyor.
Bu durum yalnızca ileri yaşlardaki bireyler için geçerli değil. Rasmussen ve ekibi, 2019 yılında gerçekleştirdikleri bir çalışmada, 45 yaşındaki yetişkinler arasında bile yürüme hızının beyin ve vücut yaşlanmasının tahmininde kullanılabileceğini belirlemiştir.
Duke Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, Dunedin Disiplinlerarası Sağlık ve Gelişim Çalışmasına katılan yetişkinleri incelemiştir. Yeni Zelanda’nın Dunedin kentinde 1972 ve 1973 yıllarında doğan 1000’den fazla kişi, hayatları boyunca takip edilmiştir. Katılımcıların tüm yaşlarda sağlık ve bilişsel fonksiyonları değerlendirilmiştir.
Rasmussen, “Aynı yaştaki bireylerin yürüme hızları arasındaki farklara hayret etmiştim” diyor.
“45 yaşındaki bir bireyin yürüme hızının ortalama bir seviyede olmasını beklerken, bazıları 20 yaşındaki bireyler kadar hızlı, bazıları ise çok daha yaşlı bireyler kadar yavaş yürüyordu.”
Çalışmanın sonuçları, yavaş yürüyen 45 yaşındaki bireylerde “hızlı yaşlanma” belirtilerinin bulunduğunu ortaya koymuştur. Bu bireylerin akciğerleri, dişleri ve bağışıklık sistemleri, hızlı yürüyenlere kıyasla daha kötü durumdaydı.
Ayrıca, yüksek tansiyon ve yüksek kolesterol gibi biyolojik yaşlanma belirtileri de gözlemlenmiştir. Yavaş yürüyenlerde, daha az kavrama gücü ve koltuktan kalkmada zorluk gibi kötü sağlık göstergeleri de tespit edilmiştir.
Rasmussen ve ekibi, yavaş yürüyenlerde bilişsel yaşlanma belirtileri de bulmuştur.
Örneğin, IQ ve hafıza testlerindeki performansları daha zayıf iken, MRI görüntülemelerinde beyinlerinde gözlemlenebilir değişiklikler saptanmıştır. Yavaş yürüyenlerin beyinleri daha küçük boyutta ve düşünmeyi ile veri işlemeyi kontrol eden neokorteks tabakası daha ince bulunmuştur. Ayrıca, yavaş yürüyenlerin yüzlerinin de diğer katılımcılara göre daha hızlı yaşlandığı gözlemlenmiştir.
Bununla birlikte, yavaş yürüdüğünü düşünen bireylerin de atabileceği adımlar bulunmaktadır. Dieli-Cornwright, kanser hastalarına destek olmak amacıyla yürütülen bir çalışmanın parçası olarak, katılımcıların kemoterapi sonrası güçlerini yeniden kazanmaları için egzersiz programları oluşturmaktadır. Bu programlar kapsamında katılımcılara yürüme egzersizlerinin hızını ve yoğunluğunu her üç veya dört haftada bir artırmaları önerilmektedir.
Dieli-Cornwright, “Daha düzenli yürümek ve mümkünse fiziksel olarak aktif kalmak son derece önemlidir” diyor.
“Özellikle daha fazla oturarak çalışan bireylerin yürüyüş araları alması gerekmektedir. Sadece birkaç dakikalık bir ara bile faydalı olabilir.”